top of page

Baglanmayı Bırakmak icin 6 Sebep

Güncelleme tarihi: 7 Oca 2020


“Bağlanmak illüzyonların büyük imalatçısıdır, gerçeğe sadece bağımsız insanlar ulaşabilir.”

– Simone Weil

Buda’ya göre, bağlanmak; yani daimi bir duruma, bir şeye ya da bir kişiye bağlı kalma arzusu, tutku, istek ve güvensizlik getirir. Buda der ki; bu, insanın acı çekmesinin temel sebeplerinden biridir.

Bağlanmamak ise, öte yandan, zihni bu sınırlayıcı arzulardan arındırmayı amaçlar. Bunu başardığımızda şefkat, berrak bakış ve hayatın geçiciliğini kavrayışı beraberinde getiren zihin birliğine doğru hareket edebiliriz.

İnsanlar yalnızca fiziksel objelere bağlanmayıp ilişkilere, fikirlere, inançlara, başarıya ve başarısızlığa da bağlanırlar. İnsan türü, karşı karşıya geldiğimiz problemlerin çoğu bunun gibi bir veya birden fazla şeye bağlanmanın doğrudan sonucudur.

Eğer bu hayatta aynı kalan kesin bir şey varsa, o da değişimdir. Varlığımızın geçiciliğinin farkına varır varmaz bağlanmaktan vazgeçmek çok daha kolay bir hale gelir. Bu teori kulağa kolay gelse de, en büyük üstatlar bile bağlanmaktan vazgeçerken bunun mücadelesini verirler.

“Bazıları bağlanmanın bizi daha güçlü yaptığını düşünür, ama bazen bizi güçlü yapan, bir şeylerin gitmesine izin vermektir.”

– Herman Hesse

1. Daha Az Acı ve Izdırap

İnsanlar bir şeylere bağlanmaya meyillidirler, bu bağlanış, çoğunlukla acıya ve ızdıraba sebep olur. Çünkü genellikle sahip olduklarımızı, ilişkilerimizi ya da diğer arzu objelerini içselleştiririz. Açıklamama izin verin. Bir şeyden veya bir kişiden zevk, mutluluk, ya da bir şekilde keyif aldığımı ve birden bu erişimin elimden alındığını düşünün. Bu durumda ne olur? Eğer bağlanmışsam, acı çekerim, haksızlığa uğramış gibi hissederim. Bir zamanlar ‘benim’ olan bir şeyin artık benim olmadığını hissederim. Bu yüzden, bağlanmak acı ve ızdırabı beraberinde getirir.

2. İllüzyonlardan Kurtuluş

İnsan zihni koşulların, inançların, deneyimlerin ve algıların toplamıdır. Kafamızda, bir şeylerin olması gerektiği şekilde, zihinsel modellerini oluşturmaya başlarız. Çoğumuz içinde bulunduğumuz gerçekliği yok sayıp sadece kafamızda yarattığımız bu illüzyonlara bağlı yaşar. Zihnimizin aldandığı bu durumlar ile ilişkilendiremediğimiz bir şeyle karşılaştığımızda ise tekrardan ızdırap ve acı çekeriz. Çünkü sahip olmayı dilediğimiz bazı objelere, deneyimlere ya da arzulara çoktan saplanmış ya da bağlanmışızdır.

3. Egodan ve Kimlikten Kurtuluş

Ayrıca, inşa ettiğimiz kimliklerimize de bağlanırız. Ego dediğimiz şey benliktir, kişisel kimliğimizdir. Ego kendimize karşı olan algımızdır, kendimizin diğerlerinden ayrılmasıdır, olduğumuzu düşündüğümüz kişiye bağlanmamızdır. Bu, gerçeklikten uzaklaşmak için kendi yarattığımız bir yanılsamadır. Bu kimlik bize tutunacak bir şey verdiğinden kimliğimizi kaybetmekten korkarız. Birçok insan yakın geçmişte bu kaybı dünya çapında gerçekleşen ekonomik kriz dolayısıyla yaşamıştır. Meslekler, evler ve ilişkiler yok edilmiştir. Fiziksel objelere ve ilişkilere olan bu bağlılığımız birçok insanı bomboş bırakıp bir çeşit kimlik bulmaya zorlamıştır.

4. Bağlanmanın Yeni Deneyimleri ve Potansiyeli Kısıtlaması

Bağımsızlık ve açıklık, alternatif fikirlere, ihtimallere ve kişinin değişimi kabul etmesine izin verir. Yeni fikirlerin ve fırsatların yetişmesine yardım ederek ‘yapma’ haline karşın ‘olma’ halini öne çıkarır. 7/24 duyusal aşırı yüklemeye maruz kaldığımız modern dünyada bağımsızlaşmak çoğunlukla zor gerçekleşir. Çünkü kafalarımız çok meşgul ve ayartılarak oyalanmaya açık bir hale gelmiştir.

5. Özgürlüğü ve Anlamı Yaşamak

Bağlanmak bizi gerçeklikten uzaklaştırırken bağımsızlık bize yaşamın anlamını düşünmek için özgürlük, alan ve zaman verir. Bağlanmak, şimdiki dünyamızı nasıl algıladığımızı ve ona nasıl tepki verdiğimizi etkiler. Çünkü abartı bir dünya çok yükseklere çıkıp aşağılara inen hızlı bir tren gibidir. Bu da zirvedeki zevk anlarını daha da fazla aramamıza ve kalıcı mutluluğa bizi daha fazla muhtaç eden, amacı arzu gidermek olan hedonistik dünyaya girmemize sebep olur.

6. Gerçek Sevgiyi Tatmak

İlk bakışta ilişkiler ve sevgi için bağlanmamak çelişkili görünse de, sevginin gerçek doğasını düşündüğünüzde aslında tamamen mantıklıdır. Koşulsuz (karşılığında bir şey beklemeye bağlı olmadan) sevdiğiniz zaman gerçekten seviyorsunuz demektir. Sevgi, olma durumudur.

Birini karşılığında bir şey bekleyerek sevdiğiniz zaman bu koşullu sevgi olur. Birini bir sonuç veya karşılık için sevmezseniz, işte o zaman gerçek aşkta ustalaşmış olursunuz. Karşılığında bir şey isteme beklentisinden kurtularak sevmek, sevginin sunabileceğiniz en güçlü ve yüksek halidir, çünkü o zaman sevgi koşulsuz ve korkusuzca var olur. Sevgi, saf özgürlüktür.

Comments


© Copyright 2024 Cansu Mat. Tüm hakları saklıdır.

bottom of page